17 Haziran 2011 Cuma

AJDA TAM BIR NUMARA!!!!

En sonunda başım göğe erdi! Bir Ajda konserini bende izleyebildim!!! Bu star, bu kıyafetler, şarkılar ve bu performans! Onunde eğilirim... Bravo!



Konserin ilk bölümünde yeni albümünden parçalar söyledi...Sinan Akçıl ile düet! Cumartesi parçası bence tutacak!





Daha sonra yeni albümünden parçalar arka arkaya gelmeye başladı... Once kendi solistinin parçası sonra da Onur Oztürk'ün parcası !!! Fena parcalar değiller! Sorun her parçanın iki kez tekrarlanması oldu... Birincisinde problem yoktu ancak Onur'un parcası da 2 kez tekrarlanınca millet bir ah cekti hatta konseri terkedenler oldu... Allahtan Ajda hemen gönülleri almayı bildi ve arkaya arkaya eski klasiklerini patlattı!



Ikinci bölüm süper bir suprizle başladı... Ozan Doğulu Dj kabiniyle sahneye geldi ve bizi parti havasına soktu... Arka arkaya super hitler! En büyük supriz ise Aman Petrol Canım Petrol parçasının mixi idi.. Cool bir mix ile en fiyasko parça bile iyi olabilirmiş!





Artık herkes parti havasına girmisti ve Ajda'da tam bir parti kızıydı.. Bazen göbek attı bazen disco dans! Arka arkaya hitler sıralandı... Ve konser bittiğinde herkes ayakta dans ediyordu! Tüm acık hava tamamen dolu bir şekilde!














Kim ne derse desin O bir süperstar!

11 Haziran 2011 Cumartesi

BEYOGLU'NDA GURME TURU!MACRO MUSTERISI OLMAK COK OZEL!

Macro ve Migros müşterilerimiz için düzenlediğimiz Beyoğlu turuna katıldım.ƒest travel ve Turgay Bey ile yine birbirinden güzel restoranları keşfettik..Ilk durağımız Point oteli altındaki Japon restoranı Udonya idi...Istanbul'daki en başarılı Japon restoranı olarak tanımlanan yerde şefimizin bizim için yaptığı maki sushiyi izledikt Japon mutfağında ekmek yok onun yerine pirinc var.. Bu yuzden sakeden sushiye kadar çoğu yemek prinç ile yapılıyor...Bizde sakemizle birlikte sushi, Japon böreği ve köftemizi yedik...
Ikinci durağımız ıse bizim için özel olarak açılan Zarifi restorandı. Burası aslında binbir cesit mezenin olduğu bir meyhane ama biz, topik yedik... Ben çok topik hayranı değildim ama bu gercekten güzeldi. Topik nohut, tahin ve kuru üzümle yapılıyor... Nohutlar haşlandıktan sonra kabuklarının çıkarılması gerekiyor... Bunun için Istinye Park Macro Mudur Yardımcısı Sevilay'in super bir yolu var... Nohutları haşlarken soda suyu katın ve kabuklar kolayca cıksın.. Denemeye dener!



Sonraki durağımız ise Kallavi sokağındaki Cerkez restoranı Fıccın'dı..Ikı kadının kurduğu ve gün gectikce büyüyen Ficcın sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar geniş bir menude hizmet veriyor... Biz Zarifide topik yedigimiz icin meshur mantılarını yemedik onun yerine tavuk corbasi sonrasında meshur Fıccın böreğini yedik.. Uzerine cevizli acıka sürerek!

Hayır daha patlamadık cunku daha 2 durağımız daha var... Pera Thai'ye doğru yürürken Turgay Bey Circle d'Orient'in onunden gecerken uzucu haberleri verdi... Once Emek sinemasi simdi de Inci Profiterol kapanacak... Kapitalizmin carkları donuyor... Emekli sandıgına ait bina muhtemelen restore edilecek... Restorasyon sonrasında Inci orada yeni kiralarla yer bulamayacaktır.. Bu yuzden siz siz olun gidin son kez ınci profiterolunu ve oraya ozgu Uludağ tatlısını yiyin!!!

Pera Thai Asmalimescit'in arkasında Sishane'ye dogru... Orada Tayland porselenlerinin esliginde
karides krakerlerini ve kalamarlarımızı yedik... Karideslerimizin uzerinde ise lezzetli bir tavuk karisimi koyduk...Bu guzel yemegi yaseminli cay tamamlandi...

Saat 16.00 gibi en son duragimiz Pera Palas Otele geldik... Restorasyondan sonra buraya ilk gelisim! Cok hos olmus ama ben musteri hizmetlerine dikkat ettim... Herkes cok nazik ve zarifti... Caylarimizi ve nefis Napolyon pastalarimizi yerken Turgay Bey otelin tarihcesini bize aktardı.. En enteresan bolumu ise otele kıyafeti yuzunden alinmayan Bodossaki Anastassiadis'in tarafından otelin satın alinmasiydi... Intikamın boylesi!


Pastalarimizdan sonra otelin icine dogru yuruduk.. Otelin alameti farikasi antika asansorunun onunden gecerek Ataturk'un muze olarak korunan odasını gezdik... Ataturk gercekten cok trendy bir lidermis... Taktigi gozluklerden giydigi sapkasına kadar kiyafetleri cok hostu... Ama en ilginc obje, Hintlilerin Ataturk'un olumunden once hediye ettikleri seccade.. Seccadenin uzerinden bir saat islenmis ve orada saat 9.05'i gosteriyor ve 10 tanede mum vardı... Urkutucu degil mi?

Artık gezimizin sonuna geldik... Macrocenter musterileri icin Money Club'in duzenledigi bu gezi gercekten cok keyifliydi!

5 Haziran 2011 Pazar

GELSIN KÖFTELER GITSIN SUCUKLAR! ARGE ICIN PIKNIK ZAMANI!

Şirketimde çalışmamın en güzel yönlerinden biri zaman içinde oluşturduğumuz süper gruplar! İste bunun en ünlüsü Argenekon ile bugun harika bir gün geçirdik... Hepimiz işe başladığımızda evli bile değildik şimdi çoğumuz çocuğuyla piknik yapmaya geldi.. Çoluk çocuk neredeyse 30 kişi Sadik Baba'nin Yeri diye bir yerdeydik...


Ben hiç gitmemiştim ama meğerse Polonezköy ilerisi Cumhuriyet köyünün devamı böyle piknik yerleri ile dolu imiş.Hepsi tıklım tıklım dolu idi... Bazıları gayet iddialı çocuklar için lastik kaleli inanılmaz yerler kurmuşlar... Sadik Baba çok daha mütevazi bir yer... Daha sakin olur diye tercih edilen bu alan bile bu sene tıklım tıklım idi.... Tabii ki tipik olarak ne zaman kalabalık o kadar yavaş servis kuralı bir süre burada da işlediyse de ne zaman mangallar yakıldı, köfteler birer ikişer düşmeye başladı işte o zaman keyfimiz tam oldu!


'KOFTELERDEN ONCE!'
Mangalın başında bütün Arge erkekleri nöbet tuttular ve herkes en iyi parçayı karısına ve çocuğuna getirmeye çalıstı... Kızım ise babasıyla her parca kofte, şis ve pirzoladan yiyerek kendine ait farklı bir rekoru daha kırdı!!!!


En sonunda sıra tatlıya geldiğinde bizimkiler çok farklı bir tatlı hazırladılar... Nutella,bade,muz ve helva... Folyoya sarılıyor ve dogru mangala!!! MUHTESEM!!!

'TATLILAR DA YENILDI!'

Bugün aramızda olamayan arkadaşlarımız vardı ama yokluklarını hiç hissetmedik.. Kendileri yoksa bile 'cutout'ları vardı... Senin şerefine kadehlerimiz kalktı sevgili Eray!!!!

22 Mayıs 2011 Pazar

BABAMLA GURUR DUYDUM!

Dün bambaşka bir heyecan ve gurur yaşadım. Babam, ITU Maden Fakültesi'nden mezuniyetinin tam 50.yılını kutladı. Dünde maaile gidip babamın 50.yıl rozetini almasını heyecanla izledik.


ITUye onceden sadece Teknokent'i ziyarete gitmiştim. Ama ilk defa bu sefer rektörlüğün ilerisine geçtim. Gerçekten ITU Ayazağa kampüsü etkileyici bir kampus... Yeşillikler içerisinde olması yanında rektörünün konuşmasından anlaşılacağı üzere Türkiye'de teknoloji konusunda etkileyeci isler yapan universitelerin başını çekiyor..

Tören Istiklal Marşı ile başladı. Ve kızım ilk defa Istiklal Marşını dinledi. Törende konuşan 61 mezunlarından biri o günlerle bugünlerle kıyaslarken çok guzel noktalara değindi. O zaman 60 devri ayaklanmalarının olduğunu ama Allahtan biber gazı, basınclı sular ve ileri demokrasi olmadığını söyledi... Düşündürücü ifadeler... Daha komiği bir önceki gün 60.yılını kutlayanların rozetini Sn.Demirel'in verdiğini söyledi. Bizde ayağımızı sıkı basalım belki bizim 60. yıl rozetimizi de Demirel verir dedi! Yani bazı insanlar kolay kolay kenarda kalmıyorlar!



Babamın sahnede rozetinin almasını seyredip O'nun için bağırdıktan sonra uçurtma şenliği için dışarıya çıktık. Ancak itiraf etmeliyim ucurtma şenliğı biraz fostu.... Ama şenliğe arkanı verip rektorlüğe doğru yürürken karşıda görülen gökdelen manzarası güzeldi...

8 Mayıs 2011 Pazar

PIERRE LOTI'DE GUZEL BIR ANNELER GÜNÜ!

Herkesin anneler günü kutlu olsun! Her sene nerede ailecek kahvaltı edeceğimiz bir sorun oluyor! Aynısını da bu sene yaşadım... Ama Allahtan aklıma geldi ve Sişhane'deki Big Chefs aklıma geldi ve orada yer ayırttım... Etilerdeki yerinde hic yer kalmamıştı ama Sişhane'deki neredeyse boştu!!!! Etilerden farklı olarak açık bufe kahvaltı yok, herkes istediğini sipariş verdi kızımda artık herşeyden yediği için gayet mutluydu.. Bir elinde salatalık diğer elinde ekmek umurumda mı dünya!



Ben ve babaannemiz hiç Pierre Loti'ye gitmediğimizi keşfettik... Bunun üzerine babamız bizi oraya götürdü... Inanılmaz bir manzara varmış...Sağ tarafımızda Haliç, Galata Kulesi, Sultanahmet aynı karede... Sol taraftada yuksek yukse gökdelenler... Ortada ise 2 tane küçük adacık... Meğerse çöp adalarıymış ama yemyeşiller...


Huzurlu ölüm bu olsa gerek... Orada mezarı olanlar o güzel manzarayı hergün seyrediyorlar... Eşimde Hüseyin Avni Lifij'in mezarının önünde hemen resim çektirdi...



Sümbüllerin altından geçerek yürüyüşe devam ettik... Kızım da açık havada uyumaya devam etti...En sonunda bir kahvede yüzümüzde hafif bir rüzgar esintisi ile kahvelerimizi içtik...


Bugün Habertürk'de ben ve kızım vardık.... Annelere hizmet eden anneler...

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Istanbul'daki Son Formula 1!

Kızımı yanımda götüremeyeceğim bir yerdeydim bu sabah! FORMULA 1 ISTANBUL! Formula 1 Istanbul'u terketmeden önce görmeyı başardım ya buna da sükür! Olayı daha keyifli hale getiren ise eğlenceyi PADDOCK kısmından seyretmis olmam!

Shell'in PADDOCK bölümüne Cumartesi günü ilk varan eşim ile bendim!... Oglene doğru ayrılmamız gerektiği için çok erkenden geldik... Keşke Pazar günü gelseydik diye içimden geçirsem de orada geçirdiğim birkaç saatin sonunda iyi ki Cumartesi geldik dedim... Hersey cok daha sakin ve her yer daha az kalabalık! Görülmesi gereken heryeri gördük yarış günü bu kadar keyif alır mıydım bilemedim!!!

Paddock'a diğer misafirlerin varmasını beklerken yeri inceledim... Paddock konum itibarıyla tam garajların üzerinde...Bu sayede giren bütün Formula 1 araçlarını görüyorsun... Ama yarışı izlemek için en iyi yer olduğunu söyleyemem çünkü çok kısıtlı bir yerden yarışı izliyorsun zaten bu yuzden salon içinde dev bir ekran var ve herkesin önünde de el kameraları bulunuyor...

Tam kahvemizi yudumlarken Ferrari'nin test sürücülerinden Jules Bianchi geldi, kendisine sorulan soruları cevapladı sonrada F1 direksiyonunu bize anlattı

Ama aslında herkes imza almak ve resim çektirmek istiyordu ki bende oradaki o an olan tek bayan olarak kendisiyle resmimi cektirdim! Jules lutfen ileride bir Michael Schumacher ol!




Sonra test sürüşleri başladı... Işte gücün hissedildiği an... Herkes sesi minimize etmek icin verilen kulaklıklara saldırsa da benim acaip hoşuma gitti... Tabii ki cok anlık bir görüntüyü yakalıyabiliyorsun ama yinede çok etkileyici!



Arada yemek başladı. Paddock ile ilgili herkesin ortak bir şikayeti dış kapısını kapattığında bile ıceriye inanılmaz ses gelmesi!

Tam ana yemekte benim ve eşimin olduğu 5 kişilik bir ekibi aşağıya arabaların olduğu yere davet ettiler.. Garaja girmeden önce her takıma ait karavan/ofislerinin olduğu yeri gezdik... Sunu biliyor muydunuz?... Karavan/ofisler yarısların birincilerine göre diziliyor... Yani sıralama Redbull, McLaren-Mercedes, Ferrari diye gidiyordu... Ve garajlarda da birinci olan en büyük sonuncu olan en kücük garajı alıyormuş!!!



Shell'in davetlisi olunca bizi benzinin kontrolunu yapan bilimkadınıyla da danıştırdılar... Aman Allahım ne kadar çok kontrol gecen bir benzinmıs bu!!! Herhalde driverlar bu kadar kontrolden geçmiyorlardır... Ondan sonra da garaja gidip esas arabayı gormek istedik ama ne yazık ki kapalıydı!

Geri döndük ve yemeğe devam ettik... Bu sırada Fernando Alonso geldi cok cool............ Galiba Ferrari'nin motorundan hic mutlu değil cunkü hic umutlu konusmadı( zaten bugunku sonuçlar da O'nu doğruladı!).. Kendisi Istanbul ve Senna soruldu... Videoda izlemeyi unutmayın!




Ve son olarak tekrar herkesle aşagıya indik ve ayagımızı F1 pistine en azindan pit stopuna bastık! Evet tamam RedBull birinci falan ama hala en havalısı Ferrari bunu kabul etmek lazım.. En kalabalık pitlane bile onlarındı diğerleri sinek avlıyordu!

Bize ayrılan surenin sonuna gelmiştik balkabağina dönmedik oradan ayrıldık.... Gercekten cok keyif aldım boyle bir sporun tekrar Istanbul'da gorebilmek ümidiyle...

23 Nisan 2011 Cumartesi


HUZURLU BIR CUMARTESI!

Bloguma tekrar kavuştuğuma çok ama çok sevindim!!! Geri dönmek çok keyifli! Hele bahar gelmişken ve evlerden kurtulup dışarıda gezecek birçok yer varken....

Işte bu gezilerden ilkini bugün kızım ve çok sevdiğim ARGE grubuyla birlikte yaptım. Sabaha ITO'da Koru restoranda kahvaltıyla başladık... Kahvaltı konusunda çok bir yorum yapamayacağım ama manzarası her zamanki gibi prima!


Hele kahvaltıdan sonra düğünlerin yapıldığı çadır tepesine çıktık! Gerçekten kızınızın düğününü orada yapmak isteyebilirsiniz!



Boydan boya bir Boğaz manzarası...


Orijinal plan Kanlıca'dan tekneyle Emirgan'a gidip laleleri seyretmekti... Ama Anadolu yakasında da laleleri seyredebileceğimiz bir yer bulduk! Hidiv Kasrı!

Hidiv Kasrı'nın tabii ki Emirgan Parkı kadar büyük ve geniş bir alanı yok ama yine de sadece 30 günlük sürecek bir lale sefasını burada da kolaylıkla yapabilirsiniz. Hem de o kalabalığı ve hengameyi çekmeden! Öbek öbek dikilen lalelerin arasından yürümeye başladık...



Kırmızı, sarı, turuncu, beyaz ama en favorimiz aynı zamanda Istanbul'da simgesi olan ve klasik laleden daha farklı bir tasarıma sahip olan sarı lalelerdi....


Kasra doğru ilerlerken Lale Etkinlikleri adında kurulan sahneden ne yazık ki kulağı tırmalayan nameler yükseliyordu ... Allahtan kısa sürdü ve o gruptan sonra sahneye çıkan diger gruplar daha az canımızı acıttılar!....


Bebekli bir aile cok rahatlıkla burada gezebilir. Kasrın arkasından giden yol biraz engebeli olsa da puset rahat itiliyor , kasrın önünde yer alan kafeyede inebilmek için eğimli ve düz bir yol yapmıslar... Benim tek canımı sıkan kızımla istediğim gibi çimlerde yürüyememek oldu...Hersey cok düzenliydi bu yüzden çimlerden geçerek lalelerin yanına gitmeye çekindim! Ama otoparkın oradaki çimlik alanda kızımla oturduk ve kendisi ellerini bol bol toprağa soktu... Hatta tadına bile baktı! Bu anlamda Yıldız ve Emirgan tabii ki cimin ve toprağın keyfini çıkarabilmek adına daha avantajlı!


20 Şubat 2011 Pazar

BEBEKSİZ CİRQUE DE SOLEIL!


Eveeeettt.... Bugün kızım olmadan yaptığım bir aktiviteyi anlatacağım... Cuma akşamı resmi açılışından önce Cumhurbaşkanı Gül'ün de katıldığı bir gösteriyle Cirque de Soleil İstanbul'a 'merhaba' dedi...
Klasik bir sirkin parçalarını alın ama o parçaların her birine muhtesem renkler, canlı müzik ve insan aklının almayacağı hareketler ekleyin... Bunları da inanılmaz bir koreografiyle birleştirin... İşte size Cirque de Soleil!!!!
Eğer gidecekler varsa ön sıralar yerine yukarılardan almaya bakın ki bütün sahneyi görebilin!!! Ve sakın şaşırmayın belki sirkin muzur palyacosu sizi de sahneye alabilir!!! Panik olmayın ve keyif almaya bakın!




Bir de kırmızı burun alıp takmayı unutmayın!!!

12 Şubat 2011 Cumartesi

ARKADAŞ TAVSİYESİYLE HAFTASONU!!!



Bu haftasonu kendim bir yer secmek yerine facebook'daki arkadaslarıma sordum.. Ne yapayım ? Ozlem ilk yorum yapan arkadasımdı.. Ve beni Caddebostan'a gonderdi!!! Ben de kardeşimi ve kızımı aldım ve Nişantaşı'ndan Caddebostan'a gittim...

Sabah güzel olan hava biz sahile vardığımızda bozmuştu... Caddebostan sahilinde 15 dakika gibi yürüyebildik dalgalar kıyıyı süpürüyordu ve hava bayağı rüzgarlıydı...

Bizde Cafe Nero'ya sığındık!!! Nero'nun bahcesi geniş ve hoş, güzel bir ilkbahar havasında cok hos olabilir ama bu havada biz içeriyi tercih ettik... Nero'nun içerisi gayet geniş, koltukları rahat.. Bizde iyice yayıldık ve birkaç saati orada geçirdik... Yiyecekleri cok keyifli ama kahvesi hep bana acı geliyor... Kızım ise yerlerini süpürdü!!!


Oradan cıkıp Caddebostan Migros'un karşısındaki sokaktan caddeye dogru yürüdük... Artık cogunlukla dikkatimi bebek dükkanları çekiyor ve burada da karşı tarafta hiç görmediğim dükkanlar gördüm...Ve her zamanki gibi düz ayak olan yerler kazandı... Merdivenli olanlar ise kaybetti!!!


Hem Cafe Nero'nun hem de Starbucks'ın güzelliği düz ayak olmaları... Biz bebekli anneler icin cok büyük rahatlık... Merdiveni olsa bile en azından bir zil koyuyorlar,basıp yardım istiyorsun!



Güzel devam eden gün geri dönerken tam bir kabusa dönüştü... Her bebek gibi trafigi sevmeyen kızım tüm yol boyunca aglayarak beni caresiz bir halde bıraktı.!!!!

6 Şubat 2011 Pazar

NİŞANTAŞI SADECE ÜNLÜ MARKALARIN YERİ DEGİL!!ÇOK HOŞ KÜÇÜK DÜKKANLAR DA VAR!

Eveeeet.... Her Cumartesi ve Pazar kendimi kızımla dışarı atıyorum...Puseti ite ite gidebildiğim en yakın yer Nişantaşı... Bu yüzden oranın tüm ara sokaklarını keşfetmeye başladım.. Nişantası sadece en ünlü markaların yeri değil... Gerçekten küçük ama güzel olan bir sürü küçük dükkan var!! Ancak kendimi kandırmayayım her dükkanı bebek arabasıyla ziyaret etmek tam bir hayal!!!

İlk durağım... Hüsrev Gerede Cad no.68 'deki Sertaç Delibaş'ın dükkanı... Burayı trendy bir arkadaşım sayesinde keşfettim.. Ayakkabılar muhteşem ah keşke o topuklarla ben yürüyebilsem... Hele Husrev Gerede'de yürümek tamamen bir hayal... Dükkana 5-6 altı basamakla iniliyor bu yüzden en güzel bebeksiz olduğunuz bir günde gelin ve kendinizi Sex and the City kızları gibi hissedin!!!


Eskiden Galatasaray Lisesi'nin yan sokağında olan Casette şimdi Nişantaşı Ihlamur Sokağı'nın köşesinde!!! Bu dükkana mutlaka gelmeniz lazım.. Yeni tüm Türk ayakkabı tasarımcıları bu dükkanda... Sertaç Delibaş burada da var.. Ama benim favorim Bilgi Köprülü'nün markası cicci cocco ... Süper süper süper... Nişantaşı'nın ara sokaklarının taş kaldırımlarında bile yüksek topuklarıyla yürüyebildiğim tek marka... Casette'de bir de genellikle Japonya'dan getirdikleri aksesuarlar var... Mutlaka almak ve takmak gerek...Birde benim sevdigim Fifi Lapin kumaslarını kullanarak cantalar yapan boe jack design markası var.. Casette'yi takip etmeye devam!!!! Ama oraya da bebek arabasıyla giremezsiniz.. Yardım almanız gerek!!!



Defter ve kırtasiye meraklısı olarak Nişantaşı'nda iki yeri çok seviyorum... Bir tanesi Ahmet Fetgari sokağındaki Papaperie! Birbirinden farklı kartları orada bulabiliyorsun... Kendi kartını kendin yarat kartlarına bayıldım... Trendy arkadaşlarıma yapıp yollayacağım... Sedef, Nazlı, Begum... takip edin!!! Baby shower partisi düzenlemek isteyenler için de super kartlar var...


Bir diğer dükkan ise Akkavak Sokak'ta yeni açılan ORDNING&REDA.... Yurtdışında hep gördüğüm bir markaydı... Türkiye'de en sonunda.. Rengarenk defterlerine hastayım!!! Siyah gri değil mor yeşil turuncu defterlerinden bahsediyorum...

Her iki markanın da tek sorunu biraz pahalı olmaları.... Ama bebek arabasıyla cok rahat gezersiniz o başka!!

30 Ocak 2011 Pazar

NISANTASI CİTY'S DE IKI FARKLI PAZAR KAHVALTISI!

Son iki pazardır Nisantaşı'nda City's alışveriş merkezine gidiyoruz!!! İlk açıldığından beri çok değişti! Başta ölümcül vaka diye bakıyorduk şimdi ise gerek shopping mix ile gerekse aktiviteleriyle bayağı bir kalabalık topluyor!!! Hele pazar günleri otoparkı bedava!! cok iyi fikir!!


Gecen Pazar İzzet Capa'nın sinema katında açtığı Limonata idik.... Her mekanında oldugu gibi yine dekorasyon yakıyor!!! İnsan nereye bakacağını şaşırıyor! Orada bir gergedan! burada bir tablo, surada bir kutuphane ve genelde her mekanında ortak olan kocaman tatlı barı!!! Kafam kadar pavlovalar!!!! Tabii ki kendi uydurma yemekleri yine var!! Pizza şeklinde omlet gibi!!! Alışılmışın dışında menuleri seviyorum.... Ama en büyük şoku mama sandalyesi yok dediklerinde yaşadım!! Bebekli aileleri pek sevmiyorsunuz galiba dedik yoooo her zaman geliyorlar dediler... Tabii kucakta ve deri koltuklarda bebekle yemek yemek cok kolay olmadı!!!



PAVLOVALAR ONUNDE SELİN!


MEŞHUR GERGEDAN!

Bu pazar ise en alt kattaki Cookbook'a gittik... Aslında ben tekrar Limonata'ya gidelim diyecektim ki kocam mama sandalyesini hatırlattı ve vazgectik... Bir mama sandalyesi nelere kadir? Cookbook bence cok ortalama bir cafe!!! Menude enteresan bir tat yok!! Dekorasyon cok ortalama...Ama servis hızlı ve ilgili!!! Omletleri de lezzetliydi!!!!





SELİN BİLE DEKORASYONDAN COK HAZETMEDİ!!!

Bu ikisi arasındaki tercihim tabii ki Limonata ama mama sandalyesiyle lütfen!!!